Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mahmut Yardımcıoğlu’nun da katıldığı toplantıda Doğu Türkistanlı öğrenciler adına dernek binaları önünde açıklama yapan Zikrullah Alim, yaşananları endişeyle takip ettikleri ifade ederek, “Türkiye Cumhuriyeti ile Çin Halk Cumhuriyeti arasında 2017 yılında imzalanan “Suçluların İadesi Anlaşması” geçtiğimiz günlerde sözde Çin Parlamentosu tarafından onaylanmıştır. Türkiye’de halen parlamentonun Dışişleri Komisyonu’nda bulunan anlaşmanın TBMM tarafından da onaylanması durumunda yürürlüğe gireceği endişesini taşımaktayız” dedi.
Alim, konuşmasının devamında ise, “Söz konusu anlaşma terör suçları nedeniyle itham edilen kişilerin taraf ülkeye iadesini içeriyor. Anlaşmanın “iade etme yükümlülüğü” başlıklı birinci maddesinde “taraflardan biri bu anlaşma hükümleri uyarınca diğer tarafın talebi üzerine kendi ülkesinde bulunan kişileri haklarında ceza soruşturması veya kovuşturmasını yürütmeyi ya da cezasının infazı amacıyla birbirlerine iade etmeyi kabul eder” ifadesi yer alıyor. Bir başka maddesinde ise “İade anlaşmasıyla her iki tarafın kanunlarının iade konusu suça aynı kategori altında yer verip vermemesi önem arz etmez” ifadesi de bulunuyor. Çin’in “terör” ve “terörist” tanımlamasının uluslararası hukuktaki anlamıyla bağdaşmadığı, rejimin bu söylemleri sadece insan haklarına aykırı şekilde uygulanan baskılara, yapılan zulümlere direnenleri ezmek ve sindirmek amacıyla kullandığı herkesçe bilinir. Pekin, son yirmi yıldır Doğu Türkistan’da Uygur Türklerine yönelik tam bir soykırım politikası uygulamaktadır. Böylece, bölgenin iki bin yıllık asli sahibi olan Türk halkının milli ve dini kimlikleri yok edilmeye, tarihleri unutturularak mankurtlaştırılmaya çalışılıyor. Birleşmiş Milletler, İnsan Hakları örgütleri ve çok sayıda Batılı ülke tarafından ağır şekilde eleştirilse de, ekonomik, askeri ve teknolojik gücü nedeniyle, Çin bu eleştirileri önemsemememkte; iki milyondan fazla Türk’ün tutulduğu toplama kamplarını “sanat ve meslek eğitimi verilen”, işe ihtiyacı olan insanların kendi rızalarıyla katıldıkları “eğitim merkezleri”  diye ilan edecek kadar fütursuz davranmaktadır. Birleşmiş Milletlerin Doğu Türkistan’a denetim ve tahkik heyeti gönderme talebini Pekin üç yıldır kabul etmiyor. Bunun aksine bazı ülkelerden yönlendirebildiği basın mensuplarını satın alarak ve özel olarak seçtiği kişilerle röportaj yaptırarak dünya kamuoyunu aldatmaya çalışıyor.  Doğu Türkistan faciası Kızıl Çin Emperyalizminin ne kadar ciddi bir tehlike olduğunu, hedefini yalnız bulduğunda nasıl vahşice davrandığını gösteren hazin bir örnektir. İnsanlıktan nasibi olmayan böyle bir alçak ülkeyle yüce Türk Devleti arasında imzalanan anlaşmanın İçeriği ne olursa olsun, bu başlıkta bir anlaşma milli vicdan sahibi herkesi rencide edeceğini biliyoruz ve hissediyoruz. Anlaşma metninde yer alan maddelerin iade taleplerinin otomatikman uygulanmasını engelleyeceği söylense de, Çin ile böyle bir anlaşmanın yapılması biz Uygur Türklerini büyük endişelere sevk etmekle birlikte, “güvenli ülke Türkiye’’ anlayışımızı ve kan kardeş bildiğimiz Sütçü İmam, Rıdvan Hoca ve Nene Hatun’un Torunlarına olan güvenimizi zedelemektedir. Şuna inanıyoruz ki, bizler ortak bir medeniyetin, kültürün, tarihin, dilin, dinin ve soyun değişik coğrafyalarda yaşayan insanlarıyız. Bunları yok saymak kendi kendimizi inkâr etmektir” diye konuştu.
Konuşmasının sonunda TBMM’ye çağrıda bulunan Alim, “Gazi meclisimize seslenmek istiyoruz. 944 yılında, Sovyet zulmünden kurtulmak için Aras Nehri üzerinde bulunan Boraltan Köprüsünden geçerek Türkiye’ye sığınan 146 Azerbaycan Türk'ünün geri iade edilmesinin ardından kurşuna dizilerek öldürülmesi tarihimize bir leke olarak geçmiştir. Bugün siz de Çin ile yapılan sözde “suçluların iadesi” anlaşmasına evet oyu vererek elinizi kardeş Kanı ile boyamayın. 1 Mart 2003 tezkeresine ret oyu verdiğiniz gibi, gaflet ile yapılan bu anlaşmayı da hep birlikte reddedin. Aksi halde, bin yıllık devlet geleneğine sahip Türkiye Cumhuriyeti’nin, İslam ve milli hassasiyeti taşıyan bir yönetimin iktidarda olduğu dönemde böyle bir anlaşmaya onay vermesi, hem tarihimize, hem de kardeşliğimize yapılan bir ihanet olur. Son olarak Bilge Kağan’ın şu sözlerini hatırlatmak istiyoruz: “Ben Çinlilerin altın, gümüş, ipekleri, tatlı sözleri ve diğer değerli hediyelerine aldanmadım. Biz, birçok Türklerin onlara aldanıp yok olup gittiklerini ve Kulluğa maruz kaldıklarını hiç unutmadık. Ben, Tanrı’nın yardımına sığındım ve ben Türklerin Kağanıyım” dedi. 

KAYNAK: SHA 

Editör: TE Bilisim